HI, MY DEAR STUDENTS :)))

I am your English teacher,Nilay Peker. I prepared this blog for sharing your videos, photos, performance homeworks and projects with yourselves and your friends. This blog will also contain latest english news, english poems, songs, slangs, stories, jokes... whatever you want:) We will have fun with English all together. You can add your comments and you can also contribute to our blog by sending me anything related to english learning.Don't forget "This is our blog".I hope to see your efforts for this blog. Let's carry our enjoyable classroom environment to the internet and go on learning English and having fun :)))

USEFUL EXPRESSIONS

Günlük Yaşantıda Kullanılan Kalıp Cümleler


1. I see..........Anlıyorum
2. I quit!..........İstifa ediyorum, bırakıyorum, vazgeçiyorum.
3. Let’s go!..........Gidelim
4. Me too..........Ben de
5. My god!..........Aman Tanrım
6. No way!..........Olamaz! Hiçbir şekilde, hiçbir yol,
7. Come on..........Yapma, hadi
8. Hold on..........Bekle
9. I agree..........Aynı fikirdeyim
10. Not bad..........Kötü değil
11. Not yet..........Henüz değil
12. See you..........Görüşürüz
13. Shut up!..........Kapa çeneni
14. So long..........Hoşça kal, oldukça uzun
15. Why not?..........Neden olmasın
16. Allow me..........Bana izin ver
17. Be quiet!..........Sessiz ol
18. Cheer up!..........Neşelen
19. Good job!..........İyi iş
20. Have fun!..........İyi eğlenceler veya eğlen
21. How much?..........Ne kadar
22. I'm full..........Tokum.
23. I'm home..........Evdeyim
24. I'm lost..........Kayboldum.
25. My treat..........Bu benden.

1. So do I----------Bence de
2. This way----------Buradan ya da bu şekilde
3. After you----------Senden sonra
4. Bless you!----------Çok yasa!
5. Follow me----------Beni takip et
6. Forget it!----------Unut onu, unut gitsin
7. Good luck!----------İyi şanslar
8. I decline!----------Reddediyorum
9. I promise----------Söz veririm
10. Of course!----------Tabiî ki
11. Slow down!----------Yavaşla
12. Take care!----------Kendine iyi bak, dikkat et
13. They hurt----------Onlar acıtır, bu incitir
14.Try again----------Tekrar dene
15. Watch out!----------Dikkat et!
16. What's up?----------Ne haber?
17. Be careful!----------Dikkatli ol!
19. Don't move!----------Kımıldama!
20. Guess what?----------Tahmin et ne (oldu)?
21. I doubt it----------Ondan şüpheliyim, Ondan şüphe ederim.
22. I think so----------Sanırım öyle
23. I'm single----------Bekârım
24. Keep it up!----------Aynen devam et!
25. Let me see----------Bir bakayım

1. Never mind................Boş ver, zararı yok
2. No problem!................Sorun yok!
3. That's all!................Hepsi bu, bu kadar.
4. Time is up................Zaman doldu, süre bitti.
5. What's new?................Ne haber
6. Count me on................Count me in=Ben varım, beni de sayın.
7. Don't worry................Endişelenme
8. Feel better................Daha iyi hissetmek, daha iyi olmak
9. I love you!................Seni seviyorum.
10. I'm his fan................Onun hayranıyım
11. Is it yours?................Bu senin mi?
12. That's neat................İlginç bir şey
13. Are you sure?................Emin misin?
14. Do l have to?................Yapmak zorunda mıyım?
15. He is my age................O benim yaşımda
16. Here you are................İşte buyurun (alın), işte buradasın
17. No one knows................Kimse bilemez
18. Take it easy................Rahatına bak, kafana takma, boşver
19. What a pity!................Ne yazık!
20. Any thing else?................Başka bir şey var mı?
21. To be careful!................Dikkatli olmak
22. Do me a favor................Bana bir iyilik yap
23. Help yourself................Kendine yardım et
24. I'm on a diet................Diyetteyim
25. Keep in touch................Muhafaza et, irtibatı kesme, teması kesme.

1. Time is money...............Zaman paradır
2. Who's calling?...............Kim arıyor, kim çağırıyor
3. You did right...............Doğru yaptın
4. You set me up!...............Bana tezgâh kurdun!
5. Can I help you?...............Yardım edebilir miyim?
6. Enjoy yourself!...............Eylenmene bak!
7. Excuse me,Sir...............Affedersiniz efendim
8. Give me a hand!...............Bana yardımcı ol, bana yardım et (şu işe bi el at).
9. How's it going?...............Nasıl gidiyor? Ne var ne yok?
10. I have no idea...............Hiçbir fikrim yok
11. I just made it!...............Şimdi yaptım.
12. I'll see to it...............O işi hallederim ben.
13. I'm in a hurry!...............Acelem var
14. It's her field...............En iyi o bilir, onun alanı
15. It's up to you ...............Bu sana bağlı
16. Just wonderful!...............Harika!
17. What about you?...............Peki ya sen, bu konuda senin fikrin ne, sen bu konuda ne düşünüyorsun?
18. You owe me one...............Bana borçlusun
19. You're welcome...............Birşey değil
20. Any day will do...............Herhangi bir gün bana uğra
21. Are you kidding?...............Kafamı buluyor (tam Türkçe)
22. Congratulations!...............Tebrikler!
23. I can't help it...............Benim elimde olan bir şey değil.
24. I don't mean it...............Onu demek istemedim, onu kasdetmedim.
25. I'll fix you up...............Sizinle ilgileneceğim.

1. He has a large income----------Onun kazancı çok, iyi para kazanıyor
2. He looks very healthy----------O çok sağlıklı gözüküyor
3. He paused for a reply----------Cevap vermek için durdu
4. He repaired his house----------O onun evini tamir etti
5. He suggested a picnic----------Piknik yapmayı önerdi
6. Here's a gift for you----------Bu senin için bir hediye, işte hediyen!
7. How much does it cost? ----------O ne kadar tutuyor, maliyeti nedir?
8. I caught the last bus----------Son otobüse yetiştim
9. I could hardly speak----------Zorlukla konuşabildim
10. I'll have to try that----------Bunu denemek zorundayım
11. I'm very proud of you----------Seninle gurur duyuyorum
12. It doesn't make sense----------Bunun bir anlamı yok
13. Make yourself at home----------Kendini evdeymiş gibi hisset
14. My car needs washing----------Arabamın yıkamaya ihtiyacı var
15. None of your business! ----------Seni ilgilendirmez
16. Not a sound was heard----------Sessizlik hâkimdi, çıt yoktu
17. That's always the case----------Her zaman öyledir.
18. The road divides here----------Yol burada ayrılıyor
19. Those are watermelons----------Bunlar karpuz
20. What a nice day (it is)! ----------Ne güzel bir gün!
21. What's wrong with you? ----------Neyin var?
22. You are a chicken----------Sen bir ödleksin
23. A lovely day, isn’t it? ----------Hoş bir gün, (öyle) değil mi?
24. He is collecting (saving) money----------Para biriktiriyor
25. He was born in New York----------O New York da doğdu

1. It sounds great!...............Kulağa harika geliyor!
2. It's a fine day...............Güzel bir gün
3. So far So good...............Şimdiye kadar çok iyi
4. What time is it? ...............Saat kaç?
5. You can make it! ...............Yapabilirsin
6. Control yourself!...............Kendini kontrol et
7. You should profit by my exam----------Benim durumumdan ders almalısınız.
8. He is ill in bed----------O yatakta hasta
9. He lacks courage...............O cesaretten yoksundur
10. How's everything?...............Her şey nasıl
11. I have no choice...............Seçeneğim yok
12. I like ice-cream...............Dondurmayı severim
13. I love this game...............Bu oyuna bayılırım
14. I'll try my best...............Elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışacağım
15. I'm On your side...............Ben senin tarafındayım
16. Long time no see! ...............Uzun zamandır görüşmedik
17. No pain no gain...............Acı yoksa kazanmak yok
18. Well it depends...............Şeye göre değişir, şeye bağlı
19. We're all for it...............Hepimiz onun için varız, buradayız
20. What a good deal! ...............Ne iyi bir anlaşma
21. What should I do?...............Ne yapmalıyım
22. You asked for it! ...............Sen kaşındın
23. You have my word...............Benim sözüme sahibisin
24. Believe it or not!...............İnan veya inanma
25. Don't count on me...............Beni hesaba katma, bana güvenme o konuda.

Greetings








(Selamlaşmalar)







HELLO







Hello! (Merhaba)



Hi! (Selam)



Hey! (Hey!)



Hi there! (Merhaba)



Hello there! (Merhaba)



Good morning! (Günaydın)



Good afternoon! (Tünaydın)



Good evening! (İyi akşamlar)



Good night! (İyi geceler)







►HOW ARE YOU?







How are you? (Nasılsın?)



How are you doing? (Nasılsın?)



How is it going? (Nasıl gidiyor?)



How are things? (Durumlar nasıl?)



What's new? (Ne haber?)



What's up? (Ne var ne yok?)



What's going on? (Neler yapıyorsun?)



Where have you been? (Nerelerdesin?)



Where have you been hiding yourself? (Nerelerde gizleniyordun?)



Are you doing OK? (İyi misin?)



How are you feeling? (Kendini nasıl hissediyorsun?)



How's the world treating you? (Hayatla aran nasıl?)



How's business? (İşler nasıl?)



What's happening? (Hayatında ne olup bitiyor?)



How's everything (Vaziyet nasıl?)







► I'M FINE







Thanks, I am fine (Sağol, iyiyim)



Fine (İyiyim)



Great! (Harika)



All right (Fena değil)



I am OK (İyiyim)



Cool! (Bomba gibiyim)



I am cool! (Harikayım)



Could be better (Daha iyi olabilirdi)



Not bad (Fena değil)



So so (Eh, şöyle böyle)



Not so great (O kadar da iyi değil)



Not so hot (Pek iyi sayılmaz)



I've been better (Daha iyiydim)



I've running around (Koşturup duruyoruz)



Keeping busy (Uğraşıp duruyoruz)



No complaints (Bir şikayetim yok Allaha şükür)



Same as usual (Her zamanki gibi)



I've seen better days (Daha iyi günlerimiz de oldu)



I'm snowed under (Çok yoğunum)



Not a moment to spare (Boşa harcayacak bir dakikam yok)



No time to breathe (Nefes almaya vaktim yok)



There aren't enough hours in a day (Yirmidört saat yetmiyor)







► GOOD-BYE







Good-bye (Allahaısmarladık)



Good day (İyi günler)



Good evening (İyi akşamlar)



Good night (İyi geceler)



Good-bye until later (Bir dahaki sefere kadar hoşçakal)



See you (Görüşürüz)



See you soon (Yakında görüşürüz)



See you later (Sonra görüşürüz)



I'll see you real soon (Çok yakında görüşürüz)



I'll catch you later (Seninle sonra görüşürüz)



See you tomorrow (Yakın görüşürüz)



See you next time (Bir dahaki sefere görüşürüz)



Let's get in touch (Görüşelim)



It was good to see you (Seni görmek güzeldi)



Don't forget to call (Aramayı unutma)



Let's write (Yazışalım)



I'll be in touch (Temas halinde olacağım)







Introductions





(Tanıştırmalar)







THIS IS JOHN





This is my friend Jack (Bu arkadaşım John)



I'd like you to meet my friend John (Sizlere arkadaşım John'u tanıştırmak istiyorum)



Mary, this is Jack. Jack, Mary (Mary, bu Jack. Jack, bu Mary)



Let me introduce you my friend Michael (Size arkadaşım Michael'ı tanıştırıyım)



Have you met before? (Siz daha önce tanışmışmıydınız?)



Jack, do you know Mary? (Jack, Mary'yi tanıyor musun?



Do you know eachother? (Birbirinizi tanıyor musunuz?)



Mary, shake hands with the president (Mary, başkanla el sıkış)



Have you two been introduced? (Sizi tanıştırdılar mı?)



Jack, this is the man I was telling you about (Jack, bu sana bahsettiğim kişi)



Let me introduce you myself (Size kendimi tanıtıyım)







►NICE TO MEET YOU



Nice to meet you (Tanıştığımıza memnun oldum)



Good to meet you (Tanıştığımıza memnun oldum)



Nice meeting you (Sizinle tanışmak çok hoş)



It's a great pleasure to meet you (Sizinle tanışmak büyük zevk)



Glad to meet you (Tanıştığımıza memnun oldum)



It's a great pleasure to have finally met you (Sonunda sizinle tanışabilmek büyük zevk)



How nice to meet you (Sizinle tanışmak ne kadar güzel)



A pleasure (Sizinle tanışmak bana zevk verdi)



How do you do (Memnun oldum)





Food and Drink





(Yiyecek-Içecek)





MAY I HELP YOU?



Would you like smoking or nonsmoking? (Sigaralı bölüm mü sigarasız bölüm mü?)



How many in your party? (Kaç kişisiniz?)



Do you have a reservation? (Rezevasyon yapmışmıydınız?)



I'll have a table ready in two minutes (İki dakika içinde masanızı hazırlıyorum)



Would you like to see the menu? (Menüyü görmek istermiydiniz?)



Are you ready to order? (Sipariş için hazırmısınız?)



Let me tell you our specials today (Bugünkü spesiyallerimizi söyleyeyim)



May I take your order, please? (Sipariş alabilir miyim?)



What will it be? (Ne alırdınız?)



Can I get you something to drink with that? (Yanında içecek birşey istermiydiniz?)



Would you care for a dessert? (Tatlı istermisiniz?)



Is there anything I can get for you? (Yardımcı olabileceğim birşey var mı?)



Let me show you the dessert tray? (Size tatlı tepsisini göstereyim)



For here or to go? (Burada mı, paket mi?)



Here or take away? (Burada mı, paket mi?)



Do you want that to go? (Paket mi istiyorsunuz?)



Here you go (Buyurun)



Here is your order (Siparişiniz hazır)



Thank you and come again (Teşekkürler, tekrar bekleriz)



Would you like to start with a coctail? (Bir kokteylle başlamak istermiydiniz?)



Would you like coffee? (Kahve ister misiniz?)



Cream or sugar? (Krema, şeker?)



I am sorry we are out of that (Kusura bakmayın, ondan kalmadı)



Sorry, it's all gone (Özür dilerim, hepsi bitti)



How would you like that prepared? (Nasıl hazırlamamı istersiniz?)



Do you need any napkins? (Peçete ister misiniz?)



Would you like some salt and pepper? (Biraz tuz ve biber istermiydiniz?)







► MAY I SEE THE MENU?

A table for two, please (İki kişilik bir masa lütfen)



I'd like a non-smoking table for four (Sigara içilmeyen bölümden dört kişilik bir masa lüften)



I have a reservation (Rezervasyon yaptırmıştık)



Do you have a non-smoking section? (Sigara içilmeyen bölümünüz var mı?)



Another party will be sitting here? (Buraya bir grup daha gelecek)



Excuse me, can you come here for a second? (Afedersiniz, bir saniye bakar mısınız?)(



Could I see menu please? (Menüyü görebilir miyim lütfen?)



We haven't decided what to order yet (Henüz ne sipariş edeceğimize karar vermedik)



We need more minutes to decide (Karar vermek için birkaç dakikaya ihtiyacımız var)



We're ready to order (Sipariş verebiliriz)



Can you take our orders, please? (Sipariş alabilir misiniz lütfen?)



What are the specials? (Spesiyaliteler neler?)



What would you suggest? (Ne yememizi önerirsiniz?)



What's the soup of the day? (Günün çorbası ne?)



Do you have vegetariam dishes? (Vejeteryan yemekleriniz var mı?)



May I have a burger and fries? ( Hamburger ve patates kızartması alabilir miyim?)



Give me a hot dog with the works (Herşeyi yanında bir sosisli lütfen)



I'll have a burger with everything (Herşeyi yanında bir hamburger)



Can I have a small soda, please? (Bir ufak soda alabilir miyim lütfen?)



No ketchup (Ketçap olmasın)



No onions (Soğan koymayın)



Go easy on the onions (Soğanı fazla koymayın)



Take it easy on the ketchup (Ketçapı fazla olmasın)



To go please (Paket olsun, lütfen)



For here, please (Burada yiyeceğim)



I'll eat it here (Burada yiyeceğim)



I'd like an espresso (Bir espresso istiyorum)



I'd like a mineral water (Bir maden suyu istiyorum)



Just coffee for the moment (Şimdilik bir tane kahve)



Can you get me a glass of water? (Bir bardak su getirebilir misiniz?)



What kind of dressings do you have? (Ne tür soslarınız var?)



I'd like my steak well done (Bifteğimi çok pişmiş istiyorum)



I'd like my steak rare (Biftek az pişmiş olsun)



I'd like my steak medium (Biftek orta pişsin)



Can I get it rare? (Az pişmiş olabilir mi?



Could I have some more bread, please? (Biraz daha ekmek alabilir miyim lütfen?)



This meat is too fatty (Bu et çok yağlı)



The meat is too tough (Et çok sert)



This meal isn't fresh (Bu yemek taze değil)



This soup is cold (Bu çorba soğuk)



Could I speak to the manager, please? (Yöneticiyle görüşebilir miyim?)



I couldn't eat this. Could you wrap it, please? (Bunu yiyemedim. Paket yaparmısınız lüften?)



I'd like to take the rest (Geri kalanını götürmek istiyorum)



Could I have the bill, please? (Hesabı alabilir miyim?)



Check, please? (Hesap, lütfen)



Seperate checks, please? (Hesabı ayrı alın)



All together (Hepsini birlikte alın)



Do I pay you or the cashier? (Size mi ödeyeceğiz, kasaya mı?)



May I have a receipt, please? (Fiş alabilir miyim lütfen?)



There seems to be a mistake (Bir yanlışlık var gibi gözüküyor)



Does this include the tip? (Bunun içinde bahşiş dahil mi?)



Keep the change (Üstü kalsın)



Is there somewhere we could wash our hands? (Ellerimizi yıkayabileceğimiz bir yer var mı acaba?)







► I AM HUNGRY

I'm hungry (Ben açım)



I'm starving (Açlıktan ölüyorum)



I'm so hungry that I could eat a horse (Öyle açım ki bir atı yiyebilirim)



I'm dying of hunger (Açlıktan ölüyorum)



I'm famished (Karnım zil çalıyor)



When do we eat? (Ne zaman yiyoruz?)



What's for supper? (Yemekte neler var?)



What are we having? (Ne yiyoruz?)



Dinner is ready (Akşam yemeği hazır)



It's time to eat (Yemek zamanı)



Shall we say grace? (Dua edelim mi?)



Could you pass me the salt please? (Tuzu uzatabilir misin, lütfen?)



Would you care for some cheese? (Biraz peynir ister misin?)



Could I have seconds, please? (Biraz daha alabilir miyim?)







► Making Friends





(Arkadaşlık Kurma)



►MY BEST FRIEND

We're like brothers. (Kardeş gibiyiz.)



He's my closest friend. (O benim en yakın arkadaşım.)



She's my best friend. (O benim en iyi arkadaşım.)



She's like a sister to me. (O benim bacım gibidir.)



We're the closest friend. (En yakın arkadaşlarız.)



We're pretty tight. (Oldukça yakınız.)



He's a dear friendb. (O değerli bir arkadaştır.)



What a character! (Ne tip ama!)



Ahmet is one of a kind. (Ahmet türünün tek örneğidir.)



We're cut from the same cloth. (Aynı hamurdan yoğrulmuşuz.)



We're like two peas in a pod. (Tıpatıp birbirimize benzeriz.)







MAY I JOIN YOU?

May I join you? (Size katılabilir miyim?)



Mind if I join you? (Size katılmamda bir sakınca var mı?)



Care to join us? (Bize katılmak ister misin?)



Is this seat taken? (Bu sandalye boş mu?)



Could I buy you a drink? (Size bir içki alıyım mı?)



What are you drinking? (Ne içersiniz?)



Would you like to dance? (Dans edermisiniz?)



Could I have the next dance? ( Bir sonraki dansı bana lütfeder misiniz?)



What's your sign? (Burcunuz nedir?)



Do you come here often? (Buraya sık sık gelir misiniz?)



Do you have a light? (Ateşiniz var mı?)



Need a lift? (Sizi arabayla bırakayım mı?)



Are you going my way? (Yolumuz aynı mı?)



Going my way? (Yolumuz aynı mı?)



Where have you been all my life? (Şimdiye kadar nerelerdeydiniz?)







►Shopping





(Alışveriş)



► WELCOME, MAY I HELP YOU?



May I help you? (Yardımcı olabilir miyim?)



Can I help you find something? (Birşey bulmanıza yardım edebilir miyim?)



Can I show you with something? (Size birşey gösterebilir miyim?)



Are you being helped? (Size bakan var mı?)



Is there anything I can help you with? (Yardımcı olabileceğim bir konu var mı?)



If you need me, I'll be around (Bana ihtiyacınız olursa, ben civardayım)



If I can help you, just let me know (Eğer yardım gerekirse haberim olsun)



What are you interested in? (Ne bakmıştınız?)



Are you looking for something in particular? (Belirli birşey mi arıyorsunuz?)



Do you have something specific in mind? (Aklınızda özel birşey var mı?)



What size do you need? (Kaç beden istiyorsunuz?)



Do you know what size you are? (Bedeninizi biliyor musunuz?)



That's on sale this week? (O bu hafta indirimde)



I've got just your size (Tam sizin bedeninize uygun birşeyimiz var)



Can I suggest this? (Size bunu önerebilir miyim?)



Do you need anything to go with that? (Bununla gidecek birşey ister misiniz?)



That looks nice on you (Üzerinizde güzel durdu)



That looks great on you (Üzerinizde harika durdu)



That's your colour (Tam sizin renginiz)



This is you (Sizi çok açtı)



How would you like to pay for this? (Bunu nasıl ödemek isterdiniz?)



Will that be cash or credit? (Nakit mi, kredi kartı mı?)



We don't have that in your size (Bunun size göre olan bedeni yok)



Whe don't have it in that colour (Bu renkte yok)







► WHEN ARE YOU OPEN?



When are you open? (Ne zaman açıksınız?)



When do you open? (Ne zaman açıyorsunuz?)



What are your hours? (Çalışma saatleriniz nelerdir?)



I'm looking for something for my father (Babam için birşey bakıyordum)



It's a gift (Hediye olacak)



I don't know his size (Bedenimi bilmiyorum)



Can you measure me? (Bedenimi ölçebilir misiniz?)



Thank you, I'm just looking (Sağolun, sadece bakıyorum)



I'm just browsing (Sadece bir göz gezdiriyorum)



I can't make up my mind (Kafamı toparlayamıyorum)



Do you have this shirt in yellow? (Bu tişörtün sarısı var mı?)



Do you have these shoes in suede? (Bu ayakkabının süeti var mı?)



Have you got something less expensive? (Daha uzuz birşeyiniz var mı?)



It it on sale? (Bu indirimde mi?)



Do you have a t-shirt to match this? (Buna uyacak bir tişörtünüz var mı?)



Where is the fitting room? (Elbise değiştirme kabini nerede?)



I'd like to try this on (Bunu denemek istiyorum)



It's too tight (Bu çok dar)



It's too loose (Bu çok geniş)



It's a little bit expensive (Bu biraz pahalı)



It's a little pricey (Bu biraz tuzlu)



Can you hold it for me? (Bunu benim için saklayabilir misiniz?)



Can I get it gift-wrapped? (Hediye paketi yapabilir misiniz?)



Would you please gift-wrap that? (Lütfen hediye paketi yapabilir misiniz?)



How much is it? (Kaç lira?)



How much does it cost? (Fiyatı ne kadar?)







►Travel





(Seyahat)



► PLANE (UÇAK)



Do I have to change planes? (Aktarma yapmam gerekecek mi?)



Is it direct? (Direk uçuş mu?)



How many items of carry-on luggage are permitted? (Yanıma ne kadar el bagajı alabilirim?)



How much luggage can I carry on? (Ne kadar bagaj alabilirim?)



Is there a layover? (İki sefer arasında bekleme var mı?)



How long is the layover? (Bekleme süresi ne kadar?)



There is a one-hour layover in Ankara (Ankara'da aktarma bir saat sürecek)



When does the next flight leave? (Bir sonraki uçuş ne zaman?)



What's the departure time? (Hareket saati ne zaman?)



When does the plane get here? (Uçak buraya ne zaman varır?)



What's the arrvial time? (Varış ne zaman?)



When will I make my connection? (Ne zaman aktarma yapacağım?)



I have to cancel my flight (Uçuşumu iptal etmek zorundayım)



I lost my luggage (Bagajımı kaybettim)



My luggage is missing (Bagajım kayıp)



The flight has been delayed (Uçuş iptal edildi)



The flight has been moved to gate M2 (Uçuş M2 kapısına yönlendirildi)



The flight is overbooked (Uçakta koltuk sayısından fazla yolcu var)



May I see your boarding pass? (Biniş kartınızı görebilir miyim?)







► CUSTOMS (GÜMRÜK)



Are you bringing anything into the country with you? (Yanınızda ülkeye birşey sokuyor musunuz?)



How much currency are you bringing into the country? (Ülkeye ne kadar para getiriyorsunuz?)



Do you have anything to declare? (Gümrüğe tabi birşeyiniz var mı?)



May I see your passport? (Pasaportunuzu görebilir miyim?)



Do you have your visa? (Vizeniz var mı?)



Please place your suitcases on the table (Lütfen çantalarınızı masanın üstüne koyun)



We should examine your purse (Cüzdanınızı incelememiz gerekiyor)



What's the nature of your trip? (Seyahatinizin içeriği nedir?)



What's the purpose of your visit? (Ziyaretinizin amacı nedir?)



How long do you plan on staying? (Ne kadar kalmayı planlıyorsunuz?)







► RAILWAY (DEMİRYOLU)

Is it direct? (Direk mi?)



Is there a layover? (Mola var mı?)



Is there a dining car? (Yemekli vagon var mı?)



Is the train on time? (Tren zamanında hareket edecek mi?)



What's the arrival time? (Varış ne zaman?)



Are there seats available? (Boş yer var mı?)



Stand clear of the doors (Kapılardan uzak durun!)



Please move away from the doors (Lütfen kapıların yanından uzaklaşın)



Please have your tickets ready for the conductor (Lütfen kondüktör gelmeden biletlerinizi hazırlayın)



Is this seat occupied? (Bu koltuk boş mu acaba?)



Can you crack the window, please? (Camı aralayabilir misiniz lütfen?)



How many stops are there before we reach the end of the line? (Son durağa kaç durak kaldı?)



When is the next stop? (Bir sonraki durak ne zaman?)







► BUS (OTOBÜS)

Is it direct? (Direk mi?)



Is there a layover? (Mola var mı)



Do we stop for the meals? (Yemek molası verilecek mi?)



Can I check my baggage through? (Bagajımı emanete bırakabilir miyim?)



Can I reserve a seat in advance? (Önceden yer rezervasyonu yapabilir miyim?)



Is the bus on time? (Otobüs zamanında hareket edecek mi?)



Is anyone sitting here? (Burada kimse oturuyor mu?)



What is the fare? (Ücret ne kadar?)



Could I have a transfer, please? (Bir transfer bileti alabilir miyim?)



Does this bus go to downtown? (Bu otobüs şehir merkezine gidiyor mu acaba?)



How far does this bus go? (Bu otobüs nereye kadar gidiyor?)



Could you let me know when we get to Aksaray? (Aksaraya geldiğimizde bana haber verebilir misiniz?)



Can you tell me where to get off? (İneceğim yeri bana söyleyebilir misiniz?)



Move to the rear, please? (Arkaya ilerleyin, lütfen?)







► TAXI (TAKSİ)

Where to? (Nereye?)



Where to, buddy? (Nereye abi?)



Where to, lady? (Nereye bayan?)



I am not on duty (Şu an çalışmıyorum?)



Mind if I smoke? (Sigara içmemin bir sakıncası var mı?)



It's rush hour. I can't go to the airport now. (Şu an trafik çok kötü. Havaalanına gidemem)



To the airport and please be quick! (Havaalanına gidiyoruz, lütfen çok acele edin!)



The train station and make it quick! (Tren istasyonuna çek ve acele et!)



Slow down! (Yavaşla!)



There is no need to hurry (Acele etmemize gerek yok)



Please drive safely (Lütfen aracı emniyetli bir şekilde sür)



Is smoking allowed? (Sigara içiliyor mu?)



I'm allergic to smoke (Sigaraya karşı alerjim var)



Do you have change for twenty? (Yirmi dolar bozuğun var mı?)



Keep the change! (Üstü kalsın)



I want a receipt (Fiş istiyorum)



Watch out! (Dikkat et!)



Look out! (Dikkatli ol!)



We've missed the exit (Çıkışı kaçırdık)



We're lost (Kaybolduk)







► Accommodation





(Konaklama)



►I NEED A ROOM



I need a room please? (Bir oda rica edecektim?)



I need a room with a single bed. (Tek yataklı bir oda istiyorum.)



I need a room with a double bed. (Çift kişilik bir oda istiyorum.)



Do you have any singles? (Tek kişilik odanız var mı?)



Do you have any vacancies? (Boş yeriniz var mı?)



A double, please? (Çift kişilik bir oda lütfen?)



A room with a bath, please. (Banyolu bir oda lütfen)



Can I reserve a room? (Bir oda ayırabilir miyim?)



Can I book a room? (Bir oda ayırabilir miyim?)



I have a reservation. (Rezervasyon yaptırmıştım.)



Double occupancy, please. (İki kişilik bir oda lütfen.)



I need a room with two single beds. (İki ayrı yataklı bir oda istiyorum.)



I need a room with a double bed. (İki kişilik yataklı bir oda istiyorum.)



We will need a crib for the baby. (Bebek için bir karyola istiyoruz.)



Would you like a room with a view of the swimming pool? (Yüzme havuzu manzaralı bir oda istermiydiniz?)



Would you prefer a non-smoking room? (Sigara içilmeyen bir oda ister miydiniz?)



I'd like a room at the front. (Ön tarafa bakan bir oda istiyorum.)



I'd like a room at the rear. (Arka tarafta bir oda istiyorum.)



I'd like a room with a view of the sea. (Deniz manzaralı bir oda istiyorum.)



I'd like a room for the week. (Haftalık bir oda istiyorum.)



I'd like a wake-up call, please. (Uyandırma servisi istiyorum.)



Where is the ice-machine? (Buz makinesi nerede?)



Do you have a pool? (Havuzunuz var mı?)



What are the rates? (Ücretler nasıl?)



Is there a restaurant? (Lokanta var mı?)



Are pets allowed? (Evcil hayvanlar kabul ediliyor mu?)



When's the check-out? (Odayı ne zaman boşaltırsınız?)



I need to check out. (Ayrılmak istiyorum.)



I'd like a receipt. (Makbuz rica edebilir miyim?)



► Education





(Eğitim)





►I HAVE TO STUDY



I have to study. (Ders çalışmam lazım.)



I have got a midterm tomorrow. (Yarın ara sınavım var.)



I have got a big test tomorrow. (Yarın büyük bir sınavım var..)



Could you explain that again? (Bunu tekrar açıklayabilir misiniz?)



I still don't understand. (Hala anlamıyorum.)



I don't understand your English. (İngilizce konuşmanızı anlamıyorum.)



When's the final exam? (Genel sınav ne zaman?)



When is the midterm? (Ara sınav ne zaman?)



What will the test cover? (Sınavda neler çıkacak?)



What's on the test? (Testte neler sorulacak?)



Can you tell me what grade I'm getting? (Kaç aldığımı söyleyebilir misiniz?)



What's the grading curve? (Not ortalaması nasıl?)



Can I talk to you about my grade? (Sizinle notum hakkında konuşabilir miyim?)



When will we have to turn our homework? (Ödevimizi ne zaman teslim etmemiz gerekiyor?)



Will there be a quiz? (Yoklama olacak mı?)



What text are required? (Hangi kitaplar gerekiyor?)



How can I help my kid with the homework? (Çocuğuma ödevle ilgili nasıl yardımcı olabilirim?)



She's having a hard time with the homework. (Ödevleri yaparken çok zorlanıyor.)







►Health





(Sağlık)



► HE'S IN TOP FORM

She looks like a million bucks. (Çok sağlıklı görünüyor.)



I feel like a million dollars. (Kendimi çok iyi hissediyorum.)



I'm fresh as daisy. (Kendimi çok zinde hissediyorum.)



He's healthy as a horse. (Sağlık durumu çok iyi)



You are fit as a fiddle. (Turp gibisin.)



She looks tired. (Yorgun gözüyüyor.)



You look like a hell. (Berbat görünüyorsun.)



He's a sight. (Pasaklı görünüyor.)



You look like you've been to hell and back. (Çok paspal görünüyorsun.)



Are you all right.? (İyi misin?)



Do you feel all right? (Kendini iyi hissediyor musun?)



You look flushed. (Heyecanlı görünüyorsun.)



You look pale. (Solgun görünüyorsun.)



You are white as a ghost. (Hayalet gibi görünüyorsun.)



I am allergic to dogs. (Köpeklere alerjim var.)



I am allergic to polen. (Çiçektozlarına alerjim var.)



I have hayfever. (Saman nezlem var.)



My nose is stuffed up. (Burnum tıkalı.)



I can't breathe. (Nefes alamıyorum.)



Bless you. (Çok yaşa)



My eyes are puffy. (Gözlerim şişmiş.)



I am sick. (Hastayım.)



I am sick as a dog. (Çok fena hastayım.)



I feel terrible. (Kendimi çok berbat bir halde hissediyorum.)



I feel sick to my stomach. (Midem bulanıyor.)



I feel nauseous. (Midem bulanıyor.)



I have a headache. (Başım ağrıyor.)



I have a migraine. (Migrenim var.)



I am so dizzy. (Başım çok fena dönüyor.)



I need a nap. (Biraz şekerleme yapmam lazım.)



My head is pounding. (Başım zonkluyor.)



Is it caching? (Bulaşıcı mı?)



Does it hurt when I touch? (Dokunduğumda acıyor mu?)



Have you had this problem before?



How long have you had this problem? (Ne zamandır bu şikayetiniz var?)



I have a pain in my back. (Sırtımda bir ağrı var.)



My ankle is swollen. (Bileğim şiş.)



I am bleeding. (Kan kaybediyorum.)



I feel weak. (Kendimi güçsüz hissediyorum.)



It hurst after I eat. (Yemekten sonra ağrıyor.)



I have been throwing up. (Kusuyorum.)



I lose my dinner. (Kusuyorum.)



I am really sleepy. (Çok uykusuzum.)







►Money





(Para Meseleleri)



► I AM IN RED



I'd like to apply for a loan. (Kredi için başvurmak istiyorum.)



I'd like to mortgage my home. (Evimi ipotek ettirmek istiyorum.)



I'd like a variable interest rate mortgage. (Değişken faiz oranlı ipotek istiyorum.)



Do you provide balloon loans. (Balon kredileriniz var mı?)



I'd like to open a savings account. (Tasarruf hesabı açtırmak istiyorum.)



I'd like close out my savings account. (Tasarruf hesabı kapatmak istiyorum.)



I'd like to purchase a certificate of deposit. (Yatırım belgesi almak istiyorum.)



Where is teh automatic teller machine? (Bankamatik nerede?)



Press your PIN number here. (PIN numaranızı buraya girin.)



Enter your personal identification number. (Kişisel kimlik numaranızı girin.)



Tens and twenties please. (Onluk ve yirmilik olsun lütfen.)



I'd like to cash a check. (Bir çek bozdurmak istiyordum.)



I'd like to make a deposit. (Mevduat yaptırmak istiyorum.)



I'd like to transfer money into my savings account. (Tasarruf hesabıma para havale etmek istiyorum.)



I'd like to make withdrawal. (Para çekmek istiyorum.)



What is the interest rate? (Faiz oranları nedir?)



I'd like to buy some foreign currency. (Biraz döviz almak istiyorum.)



Do you have bank by mail? (Posta yoluyla işlem yapabilir miyim?)



Can you give me a new banking card? (Bana yeni bir banka kartı verir misiniz?)



I need some change. (Biraz bozuk paraya ihtiyacım var.)



I need a roll of quarters. (25 centlik bozuk para istiyorum.)



You are overdrawn. (Hesabınızdaki miktardan daha fazla para çekmişsiniz.)







Business





(Iş Meseleleri)



► BAŞVURU FORMLARINDA

Name (İsim)



Phone (Telefon)



Address (Adres)



Preious occupation (Önceki iş)



Income level (Gelir düzeyi)



Sex (Cinsiyet)



Gender (Cinsiyet)



Religion (Din)



DOB (Doğum tarihi)



Place of birth (Doğum yeri)



SSN (Sosyal güvenlik numarası)



Marital status (Medeni durum)



Account number (Hesap numarası)



Race (Irk)



Ethnic gruop (Etnik grup)



Age (Yaş)



What is the salary (Maaş ne kadar)



Is it part time or full time? (Tam gün mü yoksa yarım gün mü?)



What are the benefits? (Yan ödemeler nasıl?)



What are the hours? (Çalışma saatleri nelerdir?)



What are your qualification? (Ne gibi özellikleriniz var?)



What is your degree in? (Dereceniz nedir?)



May I see your resume? (Özgeçmişinize bakabilir miyim?)



Why did you leave your last job? (Son işinizden niye ayrıldınız?)



I'd like to file a complaint. (Bir şikayette bulunmak istiyorum.)



I know the work from A to Z. (İşle ilgili herşeyi biliyorum.)



It is not in my job description. (Bu benim iş tanımımın içinde yer almıyor.)







►On the telephone



(Telefonda)



► Hello!

Hello (Alo)



Michael residence (Michael'in evi)



This is John Black. (Ben John Black)



Mary, may I help you. (Ben Mary, yardımcı olabilir miyim?)



Mary speaking. (Ben Mary)



Who do you want to talk to? (Kiminle konuşmak isterdiniz?)



Who do you want to speak with? (Kiminle konuşmak istiyorsunuz?)



May I tell her who is calling? (Ona kimin aradığını söyleyebilir miyim?)



Whom shall I say is calling? (Kim arıyor diyeyim?)



Let me page her. (Onu çağırayım.)



Just a second, I have another call. (Bir saniye, hatta başka biri var.)



Hang on a moment. (Bir saniye bekleyin.)



Hung on a second. (Bir saniye bekleyin.)



For whom are you holding? (Kiminle konuşmayı bekliyordunuz?)



Are you being helped? (Size yardım ediliyor mu?)



He is not in, would you like to call back? (Şu an burada değil, tekrar aramak ister miydiniz?)



He isn't available. Can I take a message? (Burada değil. Not alabilir miyim?)



Could I take a message? (Not alabilir miyim?)



I really have to go now. (Kapatmam lazım)



Can I call you back? (Seni daha sonra arayabilir miyim?)



Can we continue this later? (Konuşmaya daha sonra devam edebilir miyiz?)



What is the area code for New York? (New York'un bölge kodu nedir?)



I can't get through this number. (Bu numaraya bağlanamıyorum.)



This telephone is out of order. (Bu telefon çalışmıyor.)



There is a probelem with the lines. (Hatlarda bir problem var.)



The number is busy. (Numara meşgul)



The number can't be reached at the moment. (Numaraya şu an ulaşılamıyor.)







Telling The Time- What time is it?



İngilizce Zamanı Söylemek-Saat kaç?



Aşağıda, İngilizce'de saatin nasıl sorulduğunu ve nasıl cevap verildiğini görmektesiniz.



What time is it?



Saat kaç?

It’s one o’clock.



Saat bir. It’s five o’clock.



Saat beş.



Saat başları bu şekilde söylenir.



Bire beş var demek istenirse;



“Five to one” denir.



It’s five to one.



Saat bire beş var.



It’s ten to four.



Saat dörde on var.



It’s five to six.



Saat altıya beş var.



It’s twenty-five to three.



Saat üçe yirmibeş var.



It’s ten to nine.



Saat dokuza on var.



Biri beş geçiyor demek istenirse “Five past one” denir.



It’s five past one.



Saat biri beş geçiyor.



It’s ten past three.



Saat üçü on geçiyor.



It’s twenty past five.



Saat beşi yirmi geçiyor.



It’s ten past four.



Saat dördü on geçiyor.



It’s twenty past two.



Saat ikiyi yirmi geçiyor.



Türkçe’de olduğu gibi İngilizce’de de onbeş dakika yerine “çeyrek” kelimesini kullanılır.



It’s quarter past one.



Saat biri çeyrek geçiyor.



Ayrıca saati söylerken Türkçe’de olduğu gibi, 1.15 (bir onbeş) 2.30 (iki otuz) denilebilir.



It’s one-fifteen.



Saat bir onbeş.



It’s two-thirty.



Saat iki otuz.



Genellikle tren, vapur veya uçakların kalkış ve varış saatlerini söylerken bu şekil kullanılır.



I come on the nine-thirty train every morning.



Ben her sabah9.30 treni ile gelirim.



It gets to İstanbul at ten-thirty.



O, İstanbul’a 10.30’da varır.



İngilizce’de öğleden önceki ve öğleden sonraki saatleri birbirinden ayırmak için şöyle bir kural vardır. Öğleden önceki saatleri söylemek için saatten sonra A.M harfleri getirilir.



“8.15 am”sabah8.15 anlamına gelir.



Öğleden sonraki saatleri söylemek için de, saatten sonra P.M harfleri getirilir.



“8.15 pm”akşam8.15 anlamına gelir.



Saatin geri kaldığını söylemek için “slow” (yavaş) kelimesini kullanılır.



My watch is five minutes slow.



Benim saatim beş dakika geri.



Your watch is ten minutes slow.



Senin saatin on dakika geri.



Saatin ileri gittiğini söylemek için de “fast” (hızlı) kelimesi kullanılır.



My watch is two minutes fast.



Benim saatim iki dakika ileri. His watch is three minutes fast.



Onun saati üç dakika ileri.





Soru sözcükleri ve Türkçe karşılıkları



What – ne



Where – nereye, nerede



When – ne zaman



Why – nicin



Who – kim (kimler)



Whose – kimin



To whom – kime



With whom – kim ile



Which – hangisi



How old – kac yasinda



What time – saat kacta



How – nasil



How many – kac tane



What size – kac beden



How many times – kac kez



How much – ne kadar (kac para)



How fast – ne kadar hizli



What kind – ne cesit



How often – ne kadar sik



How long – ne kadar uzunlukta



Haw far – ne kadar uzaklikta



How heavy – ne kadar agirlikta



For how long – ne kadar sure icin



What do you want? – ne istiyorsunuz?



Where are you going? – nereye gidiyorsunuz?



Whose is this? – bu kimin?



How is your father? – babaniz nasil?



When is your birthday? – dogum gununuz ne zaman?



How much is this shirt? – bu gomlek ne kadar?



How many sisters have you got? – kac kizkardesiniz var?



What are you looking for? – ne ariyorsunuz?



What did you say? – ne dediniz?



Where are we? – neredeyiz?



Where is my parcel? – benim paketim nerede?



Is this yours? – bu sizin mi?



Why are you late? – nicin geciktiniz?



What time did you come? – saat kacta geldiniz?

-------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Merhaba değerli arkadaşlar. Ben bu yazımda sizlere şunu anlatacağım; Örneğin bir kalem,defter,silgi,kalemtraş v.b şeyler alıyoruz ve diyoruzki:" Ne Kadar ? " sorusunu sorarız. İngilizcede de bu sorunun çevirisi şudur: " How Much " yani ne kadar. Örneğin kalem aldım 2 pounds karşımdakine diyorumki " How Much " Kırtasıyeci amca ise diyorki: " 2 Pounds "



Kısaca birşeyin fiyatını sorarken how many yerine how much kullanıyoruz. Cevap olarak ise örneğin 2 Pounds diyoruz.

Yazı tamamen bana aittir. Alıntı yapanların ismimi vermeleri ricamızdır :)
                                                                                                                      thanks to Uğur ULUTAŞ 5-B

-------------------------------------------------------------------------------------------------------------
İngilizce Soru Kelimeleri (Question Words)




What: ne



Where: nerede, nereye



When: ne zaman



Who: kim



Whom: kimi, kime



From whom: kimden



With whom: kiminle



To whom: kime



Whose: kimin



Which: hangi



How: nasıl



Why: niçin



How many: kaç tane, ne kadar, kaç (sayılabilenler için)



How much: kaç tane, ne kadar, kaç (Sayılamayanlar için)



How long: ne kadar (zamanı sorar)



How far: ne kadar (mesafeyi sorar)



How often: ne kadar (frekansı sorar)





İsim cümleciklerinde QW’ların kullanımını, normal soru cümleleri ile karıştırmamak gerekir. Bir soru cümlesinde QW’lar daima cümlenin başında söylenir ve cümle sonunda soru işareti vardır.



Sour sözcüğü olsun veya olmasın bir soru cümlesinde yardımcı fiil vardır ve özneden önce yazılır. Bazen bu kural konuşma dilinde ihmal edilse de cümlenin soru olduğunu hissettirecek bir vurgu mutlakavardır.





What can I do for you? (Sizin için ne yapabilirim?)



Where are you going? (Nereye gidiyorsun?)



When will you come back? (Ne zaman döneceksiniz?)



How long will you be staying here? (Burada ne kadar süre kalacaksınız?)
 
                                                                                                                      thanks to Uğur ULUTAŞ 5-B

-------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Merhaba arkadaşlar bugünki konumuz ise neden 'why' size neden kelimesinin kullanımını anlatacağım..

Örnek:Why me ? ( Neden ben ? )
Çok basit why sözcüğünü başa getiriyoruz ve cümle kuruyoruz
NOT: Why neden,niçin gibi kelimelerde kullanılır.. 
      
                                                                                                                    thanks to Uğur ULUTAŞ 5-B